Kilo verme hızı neden zamanla azalıyor
Fazla kilolarınızdan kurtulmaya karar verdiniz ve ciddi bir tıbbi denetimden geçtiniz.
Doktorunuz sorununuzun nedenini (veya nedenlerini) belirledi. Kilo yönetimi ekibinde bulunan diyet uzmanının hazırladığı beslenme listesine, aktivite uzmanının önerdiÄŸi aktivitelere ve doktorunuzun tavsiyelerine dikkatle uyuyorsunuz. BaÅŸlangıçta her ÅŸey yolunda gidiyor. Kilolarınız azalıyor, yaÄŸlarınız eriyor. Ama 3. veya 4. hafta gittiÄŸiniz kontrollerde kilo kaybının azalmaya baÅŸladığını öğreniyorsunuz. Canınız sıkılıyor, keyfiniz kaçıyor. Sakın üzülmeyin! Bu normal, fizyolojik, beklenen bir geliÅŸmedir. Nedeni vücudunuzun kendini koruma mekanizmalarını devreye sokmasıdır. SEBEBİ GENETİK HAFIZADIR Vücudunuz kilo almaya direnmez ama sıra kilo vermeye gelince kısa bir süre sonra direnç sistemlerini harekete geçirir. Bunun genetik ve hormonal temellerinin olduÄŸu düşünülüyor ve belirli bir nedeni deÄŸil, birçok sebebi olduÄŸu kabul ediliyor. Buzul çağında yani milyonlarca yıl önce atalarınızın yaÅŸadığı açlık dönemlerinde genetik ÅŸifrede oluÅŸan deÄŸiÅŸikliklerin temel faktör olduÄŸu belirtiliyor. Vücudunuz o uzun açlık, kıtlık dönemlerinden aldığı dersleri genlerine yazmıştır ve genetik hafıza hiçbir ÅŸeyi unutmuyor. Siz kilo vermeye baÅŸladığınızda kilo kaybını önleyen hormonal ve metabolik sistemleri hemen devreye sokuyor. BU FİZYOLOJİK BİR DURUMDUR Kilo kaybını yavaÅŸlatan ilk uyarılar tiroid bezinden geliyor. Tiroid bezi metabolizmanızın birinci düzenleyicisidir. Metabolik hızınızı salgıladığı T3 ve T4 hormonları ile en çok bu küçücük, 25 gramlık iç salgı bezi etkiliyor. Siz zayıflamaya baÅŸlayınca tiroid bezinizin T4 hormonunu T3 hormonuna dönüştürme yeteneÄŸi bozuluyor. Sonuçta metabolizma hızının temel belirleyicisi T3 hormonunun miktarı azalıyor. Metabolizma yavaÅŸlayınca kilo verme de yavaÅŸlıyor, bazen durma noktasına geliyor. Sonra pankreas bezinden salgılanan insülin hormonu da devreye giriyor. İnsülin hormonun arttığı durumlarda ortaya çıkan açlık duygusu, kilo verme sürecinde diyete uyumu güçleÅŸtiriyor, kilo kaybını baÅŸarısız hale getiriyor. Ghrelin, leptin gibi hormonlar da bu süreçte etkili. Kısacası belli bir kilo kaybından sonra vücut dengeyi bulmaya, kilo kaybını durdurmaya baÅŸlıyor. Bu fizyolojik cevap karşısında asla gerilememeli, vazgeçmemeli, ümitsizliÄŸe kapılmamalısınız. SaÄŸlıklı beslenme planınızı uygulamaya devam etmelisiniz. YavaÅŸlayan metabolizmanızı hızlandırmak için egzersizi bırakmak yerine biraz daha artırmalısınız. Buna raÄŸmen kilo vermenizde duraklama sürerse sakın ‘ÅŸok diyetler’ filan yapmaya kalkmayın. Doktorunuzla görüşün. Gerekli çözümleri mutlaka bulacaktır. Sık sık uçuk çıkarıyorsanız Uçuk çok sık görülen ve can sıkıcı bir saÄŸlık problemidir. Uzmanlar nüfusun neredeyse yüzde 80’inin yaÅŸamında en az bir kez uçuk sorunu yaÅŸadığını söylüyor. Uçuk hakkında yanlış bildiÄŸimiz doÄŸrular ve doÄŸru bildiÄŸimiz yanlışların sayısı bir hayli fazla. Uçuk özellikle bağışıklık sisteminin zayıfladığı durumlarda ortaya çıkan bir saÄŸlık sorunudur. KolaylaÅŸtırıcı nedenlerin başında stres geliyor. Stres dışında yorgunluk, uykusuzluk, travmalar, jilet tahriÅŸleri, hatta güneÅŸ ışınları bile vücut direncini veya o bölgedeki defansı kırarak uçuk oluÅŸumunu kolaylaÅŸtırıyor veya çok sık nüksetmesine sebep oluyor. Bağışıklık sisteminizi zayıflatan ilaçlar örneÄŸin kortizon kullanırken veya ateÅŸli bir hastalık geçirirken uçukların tekrarlama ihtimali daha yüksektir. Nasıl korunacaksınız UçuÄŸun bulaşıcı olduÄŸunu bilmek gerekiyor. Uçuk öpmekle, dokunmakla bulaÅŸabiliyor. Bu nedenle uçuÄŸa dokunmamakta, dokununca elleri iyice yıkayıp temizlemekte yarar var. Özellikle kadınların makyaj yaparken önceden uçukla temas eden parmaklarını gözlerine deydirmemeleri önemli. Uçukluyken bebekleri, çocukları, kemoterapi yapılan veya yüksek dozda kortizon kullanan hastaları öpmemek gerekiyor. Uçuklu iken kullanılan malzemelerin (bardak, kaşık, çatal) çocuklar ile paylaşılmaması tavsiye ediliyor. En etkili tedavi uçuk daha belirginleÅŸmeden, uçuÄŸun çıkacağı bölgede karıncalanma, kaşıntı gibi belirtiler hissedilir hissedilmez antiviral uçuk kremlerinden birini o bölgeye uygulamaktır. O bölgeye buz tatbiki de yararlı olabilir. Uçuk çıktıktan sonra da antiviral kremlerden faydalanmak uygun olacaktır. ‘UçuÄŸun tekrarlamasını önleyen bir besin desteÄŸi var mı? ‘ diye soruyorsanız ‘lizin’ isimli amino asidin düzenli kullanıldığında uçuÄŸa karşı direnci artırdığını ileri sürenler var ama bu bilgi bilimsel deÄŸildir. Statinler kas aÄŸrısı yapabilir Kolesterol yüksekliÄŸinin tedavisinde kullanılan Statin grubu ilaçlar bir süre sonra kas aÄŸrılarına yol açabiliyor. Statin’e baÄŸlı kas aÄŸrıları veya kas güçsüzlüğünün görülme sıklığı oldukça düşük. EÄŸer böyle bir sorun ortaya çıkmışsa ilacı hemen kesmek gerekiyor. İlaç kesilince problem tümüyle ve kendiliÄŸinden ortadan kalkıyor. Kas aÄŸrılarının daha ağır ÅŸekli kaslarda hasar oluÅŸmasıdır. Bu yan etki Statin’leri fibrik asit türevleri ilaçlarla birlikte kullananlarda daha sık görülüyor. Bir araÅŸtırmaya göre Statin alan her yüz hastadan beÅŸi kas aÄŸrısından yakınıyor. Ama bunların çoÄŸu gerçek kas aÄŸrıları olmaktan çok önceden edinilen endiÅŸelere baÄŸlı aÄŸrılar. EÄŸer Statin kullanan bir hastaysanız özellikle Statin ve fibrik asit türevlerini birlikte kullanıyorsanız kas aÄŸrıları konusunda uyanık olmalısınız. Dr. Evren ALTINEL Mutluluk veren besinler Serotonin mutluluk hormonlarının en önemlisidir. Beyinde gördüğü iÅŸler ve beyne verdiÄŸi keyif, haz mükemmeldir. Beyin kendi serotonin’i kendi üretir. Bunun için triptofan adı verilen bir doÄŸal maddeye ihtiyaç duyar. EÄŸer bir besin triptofan’dan zengin ise beynin bazı hücreleri bu maddeden serotonin’i imal eder. İşte bu nedenle triptofan’dan zengin besinler biraz daha mutluluk veren besinlerdir. Triptofan’ı bol besinlerin en önemlileri süt, süt ürünleri, hindi eti, balık, yumurta, muz, fasulye, bezelye, fıstık ve ayçekirdeÄŸidir. EÄŸer triptofan’dan zengin besinleri, triptofan’ın beyne ulaÅŸmasını hızlandıran yani onu adeta beyne pompalayan karbonhidrattan zengin besinlerle tüketirseniz beyninize daha çok serotonin ürettirirsiniz. Triptofan’ın beyne ulaÅŸmasını kolaylaÅŸtıran karbonhidrat kaynaklarının en meÅŸhurları elma, armut, üzüm, patates ve maruldur. Kendinizi daha iyi hissetmek istiyorsanız beslenme planınızı yaparken bu önerileri dikkate alın ve yukarıdaki besinleri daha fazla kullanın. Diyetisyen Seren Aksüs DİYET GÜNLÜĞÜ Sorularınız için: Tel: Kilo vermek için katıldığım birçok program oldu. Ancak hiçbirini tam anlamıyla tamamlamadım. Kısa sürede sıkılıyorum, artık bir yenisine daha baÅŸlamayı göze alamıyorum. Ben de mi yoksa uygulanan uygulamalarda mı bir terslik var? Yine yeni bir program mı Yeni bir programa baÅŸlamak için baÅŸvurduÄŸunuzda aÅŸağıdaki soruları kendi kendinize sorun: Hazırlanan liste size özel mi? BaÅŸarı oranı nedir? Her türlü besin grubundan yiyecek seçimi öneriyor mu? Marketlerden kolaylıkla satın alabileceÄŸiniz ve damak tadınıza uygun yiyecekler dikkate alınıyor mu? Beslenme alışkanlıklarınızda ve yaÅŸam tarzınızda uygun deÄŸiÅŸiklikler öneriyor mu? Mali olarak size uygun mu? Fiziksel aktivitenizi artırmak için öneriler sunan bir danışman var mı? Programın devamında motivasyonunuzdaki eksilmeleri destekliyor mu? Verilen kiloların geri gelmesini önleyici bir koruma programı var mı? Bir ekip çalışmasıyla mı yürütülüyor? Tüm bu sorulara evet yanıtını verebildiÄŸiniz bir kilo verme programı baÅŸarıya ulaÅŸmanıza yardımcı olacaktır. Diyet yapmaya çalışsam da çok acıkıyorum. Yediklerimi azaltamıyorum. Saat başı hiçbir ÅŸey yememiÅŸ gibi açım. Nasıl diyet yapacağım? Saat başı açlık hissediyorsanız, yemekten sonra da atıştırma devam ediyor ise, doyduÄŸunuz halde yemeyi bırakamıyorsanız metabolik bir sorun olabilir. Karbonhidrat metabolizmasında (ÅŸeker dengenizde) bir sorun var ise bunun için mutlaka bir uzman hekime baÅŸvurmalısınız. Yapılacak olan tahlillerin sonucuna göre sorun belli olduktan sonra hekiminiz size uygun tedaviyi baÅŸlatırken, diyetisyeniniz de size uygun bir beslenme programı ayarlayacaktır. Özellikle tek besine dayalı ve çok düşük kalorili diyet yapmaktan kaçının. Yediklerinizin kalorisi, içeriÄŸi, glisemik yükü sizin için çok önemli. Lif oranı yüksek, karbonhidrat ve yaÄŸ oranı iyi ayarlanmış bir diyete ihtiyacınız var. Diyetin glisemik yükünü azaltmak için öneriler; Beyaz ekmek yerine esmer ekmek (buÄŸday, yulaf, çavdar…) Pirinç yerine bulgur Sade poÄŸaça yerine, peynirli kepekli poÄŸaça Meyve suyu yerine kabuklu meyve (soymadan) Unlu çorba yerine sebzeli çorba (sebzeleri bütün bırakın) Patates püresi yerine fırında kabuklu patates Bisküvi yerine yulaf kepeÄŸi Demir eksikliÄŸini doÄŸal yoldan önleyin WELLNESS (İYİ YAÅžAM NOTLARI) EÄŸer demir eksikliÄŸi problemiyle sık karşılaşıyorsanız daha çok kırmızı et, tavuk ve balık kahvaltılık gevrekler, ıspanak, kuru üzüm, kuru erik, pekmez, üzüm suyu, erik suyu, kabak ve ayçiçeÄŸi çekirdeÄŸi, kuru fasulye, mercimek ve barbunya tüketmeye çalışın. Bu besinlere özellikle büyüme çağındaki çocukların, çocuk doÄŸurma çağındaki kadın ve annelerin, periyot dönemlerinde fazla miktarda kan kaybeden kadınların ve demir eksikliÄŸi tedavisi görenlerin ihtiyacı var. |
 |
Related Posts
Yorum yapılmamış
No comments yet.
Comments RSS TrackBack Identifier URI
Sorry, the comment form is closed at this time.